HABER: ECE AZAK – KAMERA: ÖZGÜR ŞENGÜL

(İZMİR)- Okyanus Yedilisi'nde 4 boğazı yüzerek geçen ilk ve tek Türk kadını, ultramaraton yüzücüsü Bengisu Avcı, “Kimsenin inanmadığı bir şeyi başarmaya çalışıyorsanız, ilk olmaya çalışıyorsanız pek çok zorluğun üstesinden gelmeniz ve kulaklarınızı kapatıp sadece hayalinizin peşinden gitmeniz gerekiyor” dedi.

YOZGAT’TA YAĞMURLARIN ARDINDAN MANTAR TOPLAYAN VATANDAŞLARA UZMANLARDAN 'ZEHİRLENME' UYARISI YOZGAT’TA YAĞMURLARIN ARDINDAN MANTAR TOPLAYAN VATANDAŞLARA UZMANLARDAN 'ZEHİRLENME' UYARISI

Okyanus Yedilisi'nde Manş, Catalina, Cebelitarık ve Cook Boğazı'nı yüzerek geçen ilk ve tek Türk kadını, ultramaraton yüzücüsü Bengisu Avcı, yüzmeye ve ultramaraton branşına başlama hikayesini şöyle anlattı:

“Denizle aslında çok küçük yaşta tanıştım. 6 yaşında ilk defa anne babamın yüzme öğretmesiyle denizde yüzmeye başladım. Daha sonra İzmir'de Ege Üniversitesi Spor Kulübü'nde profesyonel yüzme hayatım başladı. Akın Armağan hocamın teşvik etmesiyle serbest yüzme branşıyla başladım. Bu branşta kısa ve uzun kulvarda yarıştım. Karışık branşında, kelebek, kurbağa, serbest branşlarında yarıştıktan sonra ilk defa 2010 yılında aslında bir proje olarak Türkiye'ye açık su yüzmeyi getirdiler. Daha önce yarışlar düzenlense de hiç Türk sporcumuz yoktu buradan yetişmiş. Ben de ilk yetişen takımın içerisindeydim. Burada milli takımda yer aldım. 5, 7 buçuk ve 10 kilometrede ülkemi temsil ettim. Açık Su Avrupa kupaları ve Avrupa Gençler Şampiyonaları'ndan sonra da ultramaraton branşına geçtim. Ultramaratona geçişim aslında 2016 yılında ilk defa Capri-Napoli arasını yüzen Çılgın Türkler adlı takımının içerisindeydim. 36 kilometrelik bir parkuru orada tamamlamıştık. Orada ilk defa bu parkuru ve mümkün olduğunu gördüm açıkçası. Daha sonra da Manş Denizi'yle yüzmeye başladım.”

SUDAKİ YAŞAMA DİKKAT ÇEKTİ

Denizi ve içindeki canlıları seven ve suda olmaktan çok keyif alan bir çocukluk geçirdiğini söyleyen Avcı, “Yaptığım sporun havuz branşından farkı daha çok okyanusta, denizde her zaman bambaşka parkurlarda olması ve aslında kulvarların dışına çıkıp açık denizlere açıldığımız, biraz daha denizciliğe ve aslında ekstrem sporlara benzeyen bir branş olduğundan beni de çekti ve kendimi buldum orada. Herkes denizanalarından veya köpek balıklarından korkarken ben aslında onları göreceğim için heyecanlı şekilde gidiyorum parkurlara.Yüzeceğim parkurlarda da varlar ve ayrıca onlar için de bir şey yapmak istiyorum. Bu yüzden kalan 3 geçişimi de aslında Birleşmiş Milletler'in kalkınma projelerinden Sudaki Yaşama dikkat çekmek için yapıyorum. Bu yüzden denizden aldığımızı bir yandan geri vermeye çalışıyorum” dedi.

“İLK DEFA TÜRK BAYRAĞIMIZ O SULARDA DA AÇILMIŞ OLDU”

Cook Boğazı'nı da yüzerek geçen ilk Türk olduğunu ve böylece ilk defa Türk bayrağının o sularda açılmış olduğunu söyleyen Avcı, önündeki yeni hedefin de geri kalan 3 parkuru geçmek olduğunu vurgulayarak, “Bu branşta şu ana kadar ultramaratonda 4 parkuru geride bıraktım. Bunlar Manş, Catalina, Cebelitarık ve Cook Boğazı'ydı. En son Cook Boğazı'nda burayı yüzerek geçen ilk Türk oldum ve ilk defa Türk bayrağımız o sularda da açılmış oldu. Şimdiki hedefim de geri kalan 3 parkuru tamamlamak. Bu parkurları tamamlarken yalnız çıkmıştım yola. Fakat şimdi arkamda destekçilerimle Sidrex ekibi arenayla birlikteyim. Bana destek oluyorlar. Çok heyecanlıyım. Açıkçası çok kısa zamanda gidiyorum. Planladığımızdan daha önce yola çıkıyoruz. Bu yüzden de sıkı çalışmaya devam ediyorum” dedi.

“PEŞİMDEN GELEN PEK ÇOK SPORCU VAR”

Yakaladığı başarılarla çocuklara ve genç kadınlara ilham olduğunu kaydeden Avcı, “Türkiye'de bu branşı yapan 5-6 kişiyiz sadece. Bunlardan 2-3 tanesi kadın ve kadın erkek aslında aynı suda aynı koşullarda yarışıyoruz. Fakat bildiğiniz gibi kadın olarak pek çok zorluğun da üstesinden gelmemiz gerekiyor bu branşta. Özellikle mayoyla yarışıyoruz ve fiziki bir performans sergiliyoruz. Bazen hava şartlarına, koşullara karşı dayanıklı olmamız gerekiyor. Bu yüzden bence genç kadınlara ve çocuklara da her seferinde geçişten sonra da bana yazdıklarından biliyorum. Çok güzel bir yol açıyorum. Ona inanıyorum. Peşimden gelen de pek çok sporcu var. Onlara her gün şahit oluyorum. O yüzden sadece inanıp, çalışıp hayallerimizin peşinden koşmalıyız” şeklinde konuştu.

“TÜRK KADININI BÜTÜN DÜNYAYA TANITMAYA DEVAM EDECEĞİM”

Cumhuriyet'in 100. yılında 'Triple Crown' alan ilk Türk kadını olduğunu belirten Avcı, gençlere ve genç sporculara da mesaj vererek, “Devamında da inşallah Türk kadınını bütün dünyaya tanıtmaya devam edeceğim. Asla çalışmaktan ve hayal etmekten vazgeçmeyin. Çünkü ne zaman nerede başarıyı yakalayacağınızı asla bilemezsiniz. Ben 28 yaşındayım. Yıllardır bu sporun içindeyim. Şimdi kendi isteğimi buldum ve bu yolda çalışmaya devam ediyorum” diye konuştu.

“İLK OLMAYA ÇALIŞIYORSANIZ KULAKLARINIZI KAPATIP SADECE HAYALİNİZİN PEŞİNDEN GİTMENİZ GEREKİYOR”

Bu süreçte yaşadığı zorlukları kendine inanarak aştığını anlatan ve en büyük motivasyonu ön yargıları kırarak kazandığını anlatan, “Bu yolculuğa zor parkurdan başladım Manş Denizi'nde ve ilk denememde hipotermiye girdim. Bu sırada bütün destekçilerim beni bırakmışlardı ve açıkçası bu parkurların geçilebileceğini düşünmüyorlardı. Fakat ben bir bir bu önyargıları kırdığıma inanıyorum. Bu da en büyük motivasyonum. Kimsenin inanmadığı bir şeyi başarmaya çalışıyorsanız, ilk olmaya çalışıyorsanız pek çok zorluğun üstesinden gelmeniz ve kulaklarınızı kapatıp sadece hayalinizin peşinden gitmeniz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“SON PARKUR BENİM İÇİN ÇOK ZORDU FAKAT TÜRK BAYRAĞI YANIMDAYDI”

Son parkura geldiğinde yaşadığı hisleri de aktaran Avcı, sözlerini şöyle noktaladı:

“Son parkur benim için çok zordu fakat Türk bayrağı yanımdaydı. Göğsünde Türk bayrağıyla çıktım karaya ve inanılmaz bir histi. Çok yorgundum, çok mücadele etmiştim çünkü. Fakat daha sonra gelen mesajlar kız çocuklarından, gençlerden, diğer kadınlardan aldığım mesajlar da benim için inanılmaz motive ediciydi. Bu sayede destekçimle de birlikte geri kalan üç parkuru da aynı şekilde aşmayı hedefliyoruz.”

Kaynak: anka