" Fabrika çalışmasını getirin ve neşe, sağlık ve özgürlüğe elveda deyin, yaşamı güzel ve yaşanmaya değer kılan her şeye elveda..Çalışın emekçi takımı, toplumsal serveti ve kendi yoksullugunuzu artırmak için çalışın ki daha yoksul hale gelin; çalışın ki böylece çalışmak ve yoksul olmak için daha fazla nedeniniz olsun. Kapitalist üretimin katı yürekli yasası böyledir.." 

  Bu sözler Fransız yazar Paul Lafargue (1841-1911) tarafından 1880 yılında kaleme aldığı ve ilk baskısı 1883 te yapılan " Tembellik Hakkı" kitabından bir alıntıdır. Zorunlu çalışmayı kapitalist toplumda her türlü entelektüel soysuzlasmanin, organik bozulmanın sebebi sayar. Sadece kapitalizmi değil, çalışma doğması ile baştan çıkarıldığını söylediği proletaryayi da sertçe eleştirir. Kapitalizm, çalışanların bedenini olduğu kadar, zamanlarını da satın almıştır. Oysa insanın çalışmamak, yaşamını devamlı kılmak için zahmete girmemek gibi bir içgüdüsü vardır. Ve bu içgüdünun adı tembelliktir. Yazar tembelliğin bir basibosluk olmadığını öne sürüyor. Marksist, iktisatçı, gazeteci yazar günde 3 saat çalışmayı savunur. Yazarın bunu savunduğu yıllarda erkekler, kadınlar ve çocuklar sürekli vardiyalar halinde gece gündüz 12-14 saat çalışıyorlardı. Sanayi devriminin bir sembolü olarak algılanan Buhar Makinasının bulunması üretim sistemlerinde bir devrim yaptı. 1768 de James Watt ' in buhar makinasıni bulmasıyla başlayan, daha sonra bir dizi teknolojik gelişmeleri, hızlı kentleşme sürecini, ekonomik, siyasal, kültürel kurumlasmalari ve değişimi gerçekleştiren döneme " Sanayi Devrimi " denir. Sanayileşme, makinelesmeyi kapsayan birinci Sanayi Devrimi ile başlamış ve ardından otomasyona geçişi ifade eden İkinci Sanayi Devrimi, bilişim ve iletişim teknolojilerine geçişle tamamlanan Üçüncü Sanayi Devrimi ile devam etmekte olan bir süreçtir. 

Günümüzde iş süresi şöyle tanımlanmaktadır.İs süresi , işçinin çalıştığı işte geçirdiği süredir. Madenlerde, taş ocaklarında, yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere ve asıl çalışma yerlerine inmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler, işçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler, işçinin işinde ve işverenin her an emrinde hazır bir halde bulundurulmasinda, emzikli kadın işçilerin çocuklarına süt verme için belirtilecek süreler, demiryolları ve diğer yollar ve köprülerin yapılması için işçilerin ikamet ettikleri yerlerden uzak bulunan işyerlerine nakledilmekeri gereken her türlü işlerde bunlarin toplu götürülüp getirilmeleri sırasında geçen süreler, kanuni iş surelerinden sayılır. 

  4857 sayılı İş Kanunun 63. Maddesine göre genel bakımdan iş süresi haftada en çok 45 saattir ve bu süre , iş yerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır. Haftalık en çok 45 saati aşan çalışmalar fazla çalışmadır. Her bir fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir. Fazla çalışma süresinin toplamı yılda 270 saatten fazla olamaz. Fazla çalışma için işçinin onayının alınması gerekir. Yaşa ile işçinin çalışma saatleri güvence altına alınmış olsa da, ekonomik sıkıntılar, düşük ücretler ve işini kaybetme korkusu nedeniyle işçi fazla çalışma konusunda çok ta özgür iradeye sahip değildir. İnsanların çok büyük bir yüzdesi yaşamını işe gitmek, çalışmak, yemek içmek ve uyumak şeklinde geçirmektedir. Oysa ki eğlenmek, sosyal ve kültürel faaliyetler de bulunmak yemek ve içmek kadar yaşamsal faaliyetlerdir. Paul Lafargue nin savunduğu günde üç saat çalışmak şimdilik hayal olsa da 14 saatten 7.5 saatlik çalışma düzenine geldiğimizi düşününce kimbilir belki bir gün o da olur....
  Çalışma hakkımız olduğu gibi tembellik hakkımızın da olduğunu unutmayalım....
  

Sağlıklı çalışmalar ve dinlenmeleriniz olsun....
Av. Yasemin Gök